İnsanlar ruhsal ve bedensel rahatsızlıkları ortadan kaldırabilmek için yüzyıllar boyu çeşitli tedavi yöntemleri kullanmışlardır. Müzikle tedavi de, yerini günümüze kadar koruyabilen bir tedavi yöntemidir.
Müzikle tedavi, ruhsal ve bedensel sorunları olan çocukların ve yetişkinlerin psikiyatrik durumlarını belirlemede yol gösterici bir iletişim yöntemidir. Bireylerin yaşantılarında ve tedavi süreçlerinde büyük önem taşıyan müzikle tedavinin geçmişi de, Afrika, Amerika, Asya, Avrupa ve birçok Türk medeniyetlerine kadar uzanmaktadır.
Türk müzik ve dans tarihi incelendiğinde, Türklerde müzik ve dans ile yapılan tedavinin önem taşıdığı ve hemen hemen bütün Türk toplumlarında kullanıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu konuda tarih sürecinden günümüze kadar gelebilen çeşitli kalıntılar olduğu gibi, yazılı kaynaklara da rastlamak mümkündür.
“Ahenkli bir düzen içerisinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar. Sesin etkisi insan sanatı ile zenginleştirilir.”
“Ahenkli bir düzen içerisinde, belirli bir şekilde ayarlanmış olan sesler, insan ruhu üzerinde çok derin tesirler yapar. Sesin etkisi insan sanatı ile zenginleştirilir.”
İslam Medeniyeti tarihinde özelikle tasavvuf ekolü mensupları (sufiler) müzikle uğraşmış, kullanmış ve savunmuşlardır.
Müzikle tedavi geleneğinin Türk toplumlarında yaklaşık 6 bin yıllık bir geçmişi vardı. Türklerde ilk ciddi müzikle tedavi çalışmalarının Selçuklularda ve Osmanlılarda görülmektedir. Türklerin göç ettiği Anadolu’da müzikle tedavi konusunda oluşturulan ilk kurumların şifahaneler olduğu bilinmektedir. İlk şifahane 900 yıl önce Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi tarafından Şam’da yapılan Nureddin Hastanesi’dir. Yapı olarak günümüze kadar ulaşan ve Türklerin en eski Tıp Fakültesi olan Nureddin Hastanesi’nde akıl hastaları için özel bir bölümün bulunduğu ve buradaki akıl hastalarının tedavisinde müziğinde kullanıldığı bilinmektedir.
Müzikle tedavi aslında Osmanlı Türk ruh hekimlerinin bir buluşu değildi. Fakat bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında da, çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastaların müzikle tedavisi konusunda bir hayli ileri gitmişlerdi.
Türk müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöyle sınıflandırılmıştır;
- Rast makamı: Sefa (neşe-huzur) verir.
- Rehavi makamı:Beka (sonsuzluk fikri) verir.
- Kuçek makamı: Hüzün ve elem verir.
- Büzürk makamı: Hayf (korku) verir.
- Isfahan makamı: Hareket kabiliyeti, güven hissi verir.
- Neva makamı: Lezzet ve ferahlık verir.
- Uşşak makamı: Gülme hissi verir.
- Zirgüle makamı: Uyku verir.
- Saba makamı: Cesaret, kuvvet verir.
- Buselik makamı: Kudret, kuvvet verir.
- Hüseyni makamı: Sükunet, rahatlık verir.
- Hicaz makamı: Tevazu (alçakgönüllülük) verir.
Osmanlı padişahlarından Sultan II. Beyazıd tarafından yaptırılan Edirne Darüşşifası; akustiği ve merkezi planlaması ile müzik tedavisi düşünülerek inşa edilmiş olan, bilinen ilk hastane olması bakımından, Rönesans devrinde ve hastane tarihinde bir eşi daha olmayan Türk psikiyatrisi ve medeniyetinin eşsiz bir abidesidir. Bu noktada önemli sayılan bir olgu; aynı yıllarda Avrupa’da delilik denilen hastalık durumlarında hastanın “Şeytandır” gerekçesiyle yakılmasıdır.
Günümüzde müzik…
Bugün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakım evi, okul, madde bağımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 binden fazla uzman, müzik terapisi uyguluyor. Şüphesiz, bunda etkili olan temel faktör son yıllarda müzik ve beyin araştırmalarında elde edilen veriler. Müziğin, özellikle serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlara; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı biliniyor artık.
Müzik, halk arasındaki anlayışa göre genellikle bir eğlence aracı olarak algılanmaktadır. Oysaki müzik, duygu ve düşünceleri seslerle anlatan ya da sesleri düzen ve estetik anlayış içerisinde ifade eden bir sanattır. Müziğin bu özelliği ile sadece bir eğlence aracı olmadığı, insanın ruh, duygu ve düşünce dünyasını da yansıtan bir kavram olduğunun anlaşılması, müziğin insanlar üzerindeki etkileri konusunda birçok bilimsel araştırmaya olanak sağlamıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda müziğin, öğrencilerin ifade yeteneğini geliştirdiği, estetik ve yapıcı düşünme kapasitesini ve akademik performansı arttırdığı, çocuklara daha hızlı okuma-yazma yeteneği kazandırdığı ve öğrenme güçlüğü çeken çocukların eğitimlerini kolaylaştırdığı ortaya çıkmaktadır. Bu özelliğinden dolayı da insanın ruhsal davranışlarını inceleyen psikoloji ile müzik arasında doğal bir bağ oluşmaktadır.
Bunların yanı sıra müzikle tedavi, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi, kendine güvenin yeniden kazandırılması, fiziksel egzersizler ve motor kontrol konsantrasyonun arttırılması için psikiyatri hastanelerindeki programların bir öğesi olmuştur. Örneğin, Avusturya Meidling Klinik’te çalışmakta olan Dr. Gerhard Kadir Tuçek, komadaki hastalara Türk müziği dinlettiklerini ve yoğun bakımdaki hastaların çoğunda da olumlu sonuç aldıklarını belirtmektedir. Meidling Klinik’te yoğun bakımda tedavi görmekte olan hastalara, her gün 20–30 dakika arasında dinletilen Türk müziği ya da Klasik Batı müziği sonucunda, hastaların kımıldatamadıkları organlarını çalıştırabildikleri ortaya çıkmıştır, ayrıca komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilerek terapi uygulamaları yapılmakta olup, beyinde alfa ve teta dalgalarının değiştiği tespit edilmiştir ve bir çok hastanın müzik terapi seansları ile komadan çıktıkları gözlenmiştir.
Yrd. Doç. Dr. Oruç Güvenç ise Berlin’de Urban Hastanesi başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde hastalara Müzikle Terapi uyguluyor. Müzikle terapide bilinen 400’den fazla Türk Müziği makamının 15’inden yararlanılıyor ve her makamın hastalar üzerinde farklı etkisi olduğu belirtiliyor.
Tıp biliminin alt alanlarını oluşturan onkoloji, kardiyoloji, nöroloji ve pediatri gibi bilim dallarında karşılaşılan hastalıkların tedavilerinde müziğin yardımcı bir tedavi aracı olarak kullanılması, hastalıkların tedavi sürecini olumlu yönde etkilemektedir.
Müzikle terapinin çözümüne yardımcı olduğu sağlık sorunları:
*Kalp ameliyatı olacak hastalarda ameliyat stresinin ortadan kaldırılması, *Yoğun bakım hastaları, *Herhangi bir nedenle cerrahi müdahale geçirecek hastalarda ameliyat ve anestezi korkusunun üstesinden gelinmesi, *Strese bağlı baş, boyun ve bel ağrıları, *Sinirlilik, stres, uykusuzluk, fobi, panik atak gibi sorunlara karşı, *Normal doğumun daha kolay gerçekleşmesi ve doğum sonrasındaki ağrılarının hafifletilmesi, *Ameliyat sonrasındaki ağrılarının dindirilmesi, *Demans ve Parkinson hastalarında, Asperger, Serebral Palsy , Down Sendromu ve Otizm gibi gelişimsel bozukluklarda ve cinsel istismara uğramış çocuklarda rehabilite amaçlı kullanılmaktadır.
Hastalara yapılacak bir çok girişimde müzik gibi non – farmakolojik yöntemlerin, farmakolojik yöntemlerle beraber kullanılması, bu konuda geniş popülasyonları kapsayan değişik müzik türleri ile ilgili araştırmaların yapılması ve bu yöntemle ilgili sağlık çalışanlarının bilinçlendirilmesi oldukça önemlidir.
KAYNAKLAR:
COVINGTON H, CROSBY C. Music Therapy as a Nursing Intervation. J Psychosoc Nurs Ment Health Serv., 1997.
GENÇEL Özge. Müzikle Terapi. Kastamonu Eğitim Dergisi. Cilt:14 No:2, 2006.
GÜVENÇ Rahmi Oruç. Türklerde ve Dünyada Müzikle Ruhi Tedavinin Tarihçesi ve Günümüzdeki Durumu, Doktora Tezi, 1985.
SOMAKÇI Pınar. Türklerde Müzikle Tedavi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:15, 2003.
ŞAKAR Özlem. Müzikle Tedavi. www.dergi.net
UÇAN Özlem, OVAYOLU Nimet. Müzik ve Tıpta Kullanımı. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:3, 2006.
ÜNVER Süheyl. Musikinin Ruh Hastaları Üzerindeki Etkileri (Müzikle Tedavi Yöntemleri). İzmir, Ege Üniversitesi, Devlet Türk Musikisi Konservatuarı, 1989.
www.auva.at/rzmeidling
www.beethovenlives.net
www.ethnomusic.com
www.gata.edu.tr
www.genetikbilimi.com
www.tumata.com